DİĞER
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
K24'te Aralık ayının ilk vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
K24'te Kasım ayının ilk vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Bu gibi kitapları okurken ayrılıkları çarçabuk fark etmek ilk anda belki de içgüdüsel olarak insanın kapıldığı bir şey, oysa önemli olan benzerlikler. Kendimizi başkalarından ayrıldığımız noktalar üzerinden var etmekle benzerliği öne çıkararak var etmek arasında önemli bir fark var."
“Azzam adeta kayıp bedenleri anmak/anabilmek için ironik bir şekilde onların ‘ölüm ilanlarını’ düzenler. Ancak ölüm ilanı için bir isme, bir yüze ihtiyaç vardır, Azzam isimleri bilinmeyen ve yüzleri tanınmayan bu bedenlerin ‘temsil edilemeyişlerini’ temsil eder... Bu çalışmalarda esas dikkat edilmesi gereken şey gösterilen değil, gösteril(e)meyendir.”
"Antalya’daki Rodin sergisi de Tanpınar’ın tarif ettiği bu poetik, baş döndürücü Akdeniz hissini hatırlatıyor insana. Serginin adı da bu açıdan isabetli: 'Tutkunun Heykeltıraşı Rodin.' Rodin’i ve diğer erken dönem modernleri (Baudelaire ve Nietzsche de dahil) 20. yüzyıl başı modernlerinden (Picasso ve Duchamp gibiler) ayıran şey sanırım yoğun duygulara ya da ‘tutku’ya halen tutkuyla bağlı olmalarıdır."
"Kısa, çarpıcı, fazlasıyla zihin açıcı ve kesinlikle öncü bir eser bu; en geniş anlamıyla “delilik çalışmaları” alanının başyapıtlarından ya da klasiklerinden biri. Kitap 60 yıl sonra yeniden yayımlanırken, eserin önemini ve tarihsel bağlamını daha iyi anlamamız için resim yorumlarına, Dağyolu ve Velioğlu’nun tamamlayıcı nitelikteki diğer yazılarına da yer veriliyor."
K24'te Temmuz ayının ilk vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Behçet Çelik, bu hafta 68. Sait Faik Hikâye Armağanını kazanan, Kâmil Erdem'in Yok Yolcu adlı öykü kitabını değerlendirdi: "Hayıflanmalı, yazıklanmalı bir ağıt değil bu; hayli kederli ve can yakıcı olmasına rağmen, odağında yitip gidenlerin artık ulaşılmaz uzaklarda kalmış olması değil, vaktiyle yaşanmış olduklarını, hem de tutkuyla, adanmışlıkla yaşanmış olduklarını hatırlama, hatırlatma arzusu var."
"Dergileri 'Genç Şairler'in yayımlandığı ilk sayıdan başlayarak taradım. Birçok tanıdık isim çıktı karşıma. Sadece sonradan şair olarak ünlenenler değil, öykücü de vardı aralarında, spor yazarı da, yahut daha sonraları müstear isimle ünlenen şairin nüfus kâğıdındaki ismiyle yayımladığı bir şiir de..."
"Cinayet nedir, nasıl olur? Nasıl ölünür bir taraftan, nasıl bir cinayet işlenir, nasıl öldürülür; ölürken ne olur, öldükten sonra ne olur, vs… Bunlar için de tabii adli tıpta epey morg gezdim, epey çalıştım. Otopsi fotoğraflarıyla çalıştım. En önemlisi tabii Ali Haydar oldum, Nihan oldum, Asuman oldum, anne oldum, hepsini bir bir oldum..."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.